Ana içeriğe atla

Çanakkale Savaşı Bölüm 2: Kara Muharebeleri

 

Geçen haftaki yazımızda deniz muharebeleri kısmını incelediğimiz Çanakkale Savaşının büyük kahramanlıklara ve büyük kahramanlara sahne olduğu 2. bölümü kara savaşlarını gelin bu yazımızda mercek altına alalım.

 

Deniz Savaşı Sonrası Durum 

Deniz harekâtının sonunda artık umutlar kara harekâtına kalmıştı. Yunanistan İngilizler tarafından desteklendiği sürece İstanbul’a 3 tümen ile saldırabileceklerini belirtmişlerdir. Fakat Rus Çarı İstanbul’a hiçbir koşulda Yunan askerinin girmesine izin vermeyeceğini belirtmiştir. Bu yüzden İngilizler Mısır’daki Anzak tümenlerini birleştirerek 70 bin kişilik bir ordu oluşturmuşlardır. Fakat hala İngiltere’de boğazın sadece donanmayla geçilebileceğini düşünenler bulunmaktaydı. İngiltere’de karasızlık rüzgârları eserken Türk tarafı ise deniz muharebelerini kazanmış olmanın verdiği güven duygusunu yaşıyordu. Türk tarafı da hazırlıklara başlamıştı toplanan birliklerden bir ordu oluşturulmuştu ve başına Alman Liman Von Sandres getirilmişti. Düşmanın her adımı takip edilirken kıyılarda güvenlik önlemleri alınıyor, dikenli teller çekiliyor, birlikler yeniden mevzilendiriliyordu. O sırada İngilizler ’in saldırısını bekleyen diğer bir kişi ise 19. Tümeninin başındaki Mustafa Kemal’di.

 

İtilafların Askeri Gücü

Anzak Kolordusu 25.700

 

Britanya 29. Tümeni 17.000

 

Fransa 1. Tümeni 16.700

 

Britanya Kraliyet Deniz Tümeni 10.800

 

Anzak Tugayı 4.800

 

Toplam 75 bin kişi

 

Müttefik ordularının başındaki General Hamilton’un planı asıl çıkarmayı Seddülbahir ve Arıburnu civarından yapmaktı ama asıl hedefi Seddülbahir civarıydı çünkü Seddülbahir e çıkan müttefik askerleri üç taraftan donanma topçu ateşiyle desteklenebilirdi.

 İttifak devletlerinde ise savunma hazırlıkları devam ediyordu. Çıkarmanın Gelibolu Yarımadasından gerçekleşeceğinden eminlerdi ama tam noktasını kestiremiyorlardı. Mısır’da bulunan Osmanlı İstihbaratı İngilizlerin Mısır’da topladıkları askeri birlikler bu birliklerin büyüklüğü, silahları ve diğer konularda İstanbul’a bilgi aktarıyorlardı. Bölge Liman Von Sandres komutasındaydı. Enver Paşa tarafından atandığı için bölgedeki tüm birlikler ona bağlıydı. Alman Mareşal Sandres ’in planı Hamilton’un planına tam anlamıyla tersti. Mareşal birliklerin büyük bir kısmını Saros Körfezi civarında tutuyordu. Asıl saldırıyı Saros Körfezinden bekleyen Mareşal Sandres askeri açıdan çok haksız sayılmazdı. Saros Körfezi Çanakkale Boğazının en dar kısmıydı olası bir çıkarmada Körfez düştüğünde ana ikmal hatlarını kesme, destek gelmesini engelleme ve Osmanlı birliklerini geri çekilmeye zorlardı. Mareşal Sandres elindeki 84 bin askerinin büyük bir kısmını Saros Körfezi civarında tutuyordu geri kalan birliklerini ise arka tarafta destek birliği olarak tutuyordu. Bu birliklere ikmal sağlamanın iki temel yolu vardı; bu yollardan biri İstanbul’dan 410 kilometre boyunca uzanan kara yolu idi. Bu yoldan cepheyi takviye etmek pek mümkün değildi çünkü Osmanlı Devletinde bu yolu geçecek motorlu araç ve kamyon bulunmamaktaydı. Bu yoldan gelecek tüm yardımlar kağnı ve at arabaları ile taşınmak zorundaydı bu da çok uzun sürüyordu. Bütün bu zorluklara ek olarak bu yolun bazı kısımları İngiliz Donanması tarafından topçu ateşine tutuluyordu. Bu yüzden o kısımlar sadece gece geçilebiliyordu. Deniz hattı ise yaklaşık olarak 150 kilometrelik bir hattan oluşuyordu. Bu yoldan Osmanlı Devletinin az olan gemileriyle ikmal malzemesi taşınabiliyordu ve bu yol İngiliz Donanmasının topçusundan güvendeydi fakat denizaltı tehdidi büyük bir riskti. Öte yandan Boğazda savunma önlemleri arttırılıyordu. Dikenli teller döşeniyor, mevziler kazılıyor, yeni savunma planları hazırlanıyor ve birlikler konuşlandırılıyordu.

 

Çıkarmalar

 Kalıcı köprübaşı tutmak için yapılan asıl çıkarmalardan önce iki adet şaşırtma amaçlı küçük çıkartmalar yapılmıştır. Bu topçu ateşleri Osmanlı Ordusuna en az 24 saat kaybettirmiştir.

Kalıcı asker çıkarmaları genel olarak Seddülbahir ve Arıburnu bölgesi olmuştur.

 

Birinci Kitre Muharebesi

28 Nisan tarihinde İngiliz ve Fransız birliklerinin saldırısıyla başlayan Kitre Muharebesinde Osmanlı ordusu İngiliz kanadını tutmayı başarırken Fransız kanadında dönem dönem yarılmalar yaşanmıştır. Fakat sonradan gelen destek birlikleriyle Fransızlar püskürtülmüştür. Gün sonunda Osmanlı 2.300 İngiliz ve Fransızlar ise 3000 kadar asker kaybetmiştir.

 

İkinci Kitre Muharebesi

6 Mayıs günü Müttefik kuvvetlerinin saldırıyla başlayan İkinci Kitre Muharebesi iki taraf arasında sıkı çatışmalara sahne olmuştur. Müttefik birlikleri tarafından zaman zaman mevzilerinden atılan Osmanlı ordusu 500 metre sonra tekrardan siper alarak müttefik askerlerini o noktada durdurmayı başarmıştır.

 

Üçüncü Kitre Muharebesi

4 Haziran günü başlayan savaşta tekrardan saldıran İtilaf Devletler ordusu yer yer siperlere girseler de genel olarak birkaç metre ilerleyememişlerdir.  Uzun süren taarruzlardan sonra 5 Haziran günü Osmanlı Ordusu taarruz girişiminde bulunmuş ama başarısız olmuştur. 6 Haziran günü yapılan küçük çalışmalardan sonra ise İtilaf Devletler ordusu geri çekilmiştir.

 

 Zığındere Muharebesi

26 Haziran günü uzun topçu atışı ile başlayan ve sonrasında gelen birkaç küçük askeri taarruz ile devam eden taarruz 28 Haziran günü durma noktasına gelmiş ve tekrardan topçu atışı başlamıştır. 60.000 top mermisinin kullanıldığı top atışından sonra tekrardan müttefik taarruzu başlamıştır birkaç gün daha devam eden taarruzda bir ilerleme kat edilememiştir. Müttefik devletlerin kayıpları 6.000 civarında iken Osmanlı Ordusu 9.000 asker kaybetmiştir.

 

Arıburnu Cephesi

25 Nisan sabahı Anzak askerlerinin kıyıya yaptığı çıkarma ile başlayan Arıburnu Cephesi Çanakkale Kara Savaşlarında asıl kahramanlıklara sahne olan bölgedir. Anzak askerleri çıkarmalarını yaptıktan sonra bölgedeki gözetleme birlikleri tarafından saldırıya uğramışlardır fakat gözetleme birlikleri yetersiz oldukları için Anzak askerleri hızlı bir ilerleme göstermiştir. O bölgede bulunan 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal top seslerinden bir çıkarma olduğunu anlamıştır. Karargâha durumu bildirse de bir cevap alamamıştır. Büyük bir risk alarak 57. Alayı cepheye sürerek Anzak askerlerinin daha fazla ilerlemelerini engellemiştir. O sırada kendisi de Conkbayırı’na çıkan Mustafa Kemal 261 rakımlı tepedeki birliklerin kaçtığını gördü.

O anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır:

“...Bu esnada Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırına doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:

— ‘Niçin kaçıyorsunuz?’ dedim.

— ‘Efendim, düşman!’ dediler.

— Nerede?

— ‘İşte!’ diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.

Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye... Düşman da bu tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:

— Düşmandan kaçılmaz, dedim.

— ‘Cephanemiz kalmadı,’ dediler.

— Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim.

 Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...”


Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57. Alay'a şu emri verir:

“Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”

 

Sonrasında Anzak Ordusu geri çekilerek sahilin 3-4 kilometrelik hattına kıstırılmıştır.

 

Birinci Anafarta Muharebesi

Ağustos ayına doğru savaş hareketliliğini yitirmiş siper savaşı halini almaya başlamıştı. Bu durumu engellemek isteyen İngilizler Osmanlı birliklerine üçüncü bir cephe açarak onları arkalarından sarmayı düşünmüşlerdir. 5-6 Ağustos günlerinde başlayan saldırı Mustafa Kemal’in birliklerini cephe hattına sürerek İngilizleri zor durumda bırakmıştır. Sonuç olarak İngilizler kıyıdan ileriye gidememiştir.

 

İkinci Anafarta Muharebesi

21 Ağustos tarihinde İngilizlerin tekrardan atağa kalkmasıyla başlayan savaş İngilizler askerlerinin tepeye ele geçirmek için atağa kalktı birkaç gün süren muharebelerde tepe Osmanlı savunmasının elinde kalmış savaş bu andan sonra birkaç hafta siper savaşı olarak devam etmiştir.


Tahliyeler

 İkinci Anafartalar Muharebesinden sonra savaş çıkmaza girmiştir iki tarafta bulunduğu bölgeye siperler kazarak savaşı siper savaşı haline getirmiştir. Arada yapılan küçük ataklarla İngilizler birkaç metre yer alıyor sonrasında Osmanlı karşı atakla o bölgeyi geri alıyordu. Savaş böyle aylarca devam etti. İngilizler için bu aylar kararsızlık aylarıydı. Böyle bir durumda aylarını harcadıkları taarruzdan geri çekilmek kolay bir karar değildi ama savaşı başlatma sebeplerinden biri olan Balkan ülkelerini kendi tarafına çekme politikaları suya düşmüştü. Bulgaristan Almanya’nın savaşa girmeye karar vermişti. Böylece Almanya ile Osmanlı Devleti arasındaki demir yolu tamamen ittifak devletlerinin kontrolüne girmiştir. Kasım ayında İngiliz tarafında görev değişikliği olmuştur. Yeni komutan tekrar bir atağa kalkabilmek için en az 50.000 kişilik bir askeri desteğe ihtiyaç duyduğunu söylemiştir eğer bu destek sağlanmaz ise Gelibolu’nun bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini söylemiştir. En sonunda karar alınmıştır. Anafartalar ve Arıburnu cephesindeki askerler tahliye edilmeye başlanmıştır. Büyük ustalıkla aylarca sürdürülen tahliye işlemi 3 Ocak 1916 saat 03.20 de tamamlanmıştır. Taşınabilen toplar ve askeri teçhizatlar gemilerle taşınmıştır. Taşınamayan malzemeler ise sahilde toplu bir şekilde yakılmıştır.


Savaşın Sonuçları

 Boğazlar tarihinin ilk başından beri stratejik önemini korumuştur. Özellikle savaş döneminde hem ticaret hem askeri taşımacılık açısından önemi daha da artmıştır.

Boğazı ele geçirerek müttefik devletlerinin arasındaki birliği bozmayı, Osmanlı Devletini savaş dışı bırakmayı, müttefikleri Rusya’ya yardım götürmeyi, Balkan Uluslarını savaşta kendi taraflarına çekmek gibi amaçları bulunmaktaydı. Fakat yaptıkları taarruzlar onları amaçlarına ulaştırmayınca geri çekilmek zorunda kalmışlardır. İtilaf Devletler müttefikleri Rusya’ya yardım götüremeyince Rusya’da Bolşevikler halkla birlikte isyan ederek Rusya’da hükümeti devirmiş ve yeni kurdukları hükümetin savaştan çekildiklerini açıklamışlardır. Sadece bunu yapmakla da kalmayıp İtilaf Devletlerle aralarında yaptıkları gizli toprak paylaşımlarını açıklamışlardır. Dünya savaşı Çanakkale Savaşı’nın Osmanlı Devleti tarafından kazanılmasıyla tekrardan değişmiştir.



Kaynakça



Tarihi Bilgiler

·         Çanakkale Savaşı - Vikipedi (wikipedia.org)

·         I. Dünya Savaşı - Vikipedi (wikipedia.org)

·         İlber Ortaylı- Türkiye’nin Altın Çağı

·         İlkin Başar Özal- Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi


       Baki Efe Duman

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İtalya’nın İşgali

  İkinci Dünya Savaşının sonlarına doğru gittikçe güç kaybetmeye başlayan Mussolinin İtalya’sı Müttefikler tarafından Fransa’yı özgürleştirmek için ele geçirilmesi gereken bir hedef olarak belirlenmişti. Fakat İtalya’yı ele geçirmek hiç de Churchill’in düşündüğü kadar kolay olmamıştı. Neden İtalya? İtalya İkinci Dünya Savaşının başlarında Kuzey Afrika’daki topraklarını genişletmek için yeni bir cephe açtı.   İlk başta ciddi bir direniş ile karşılaşmayan İtalyan askerleri ilerleme kat ettiler. Fakat İngilizler karşı saldırıda bulunarak İtalyanları geri püskürtmeyi başardı. Bunun üzerine Alman General Erwin Rommel Afrika’daki birliklerin başına atandı. Rommel ’in birlikleri ciddi bir ilerleme kat etseler de bazı stratejik noktaları İngilizlerden alamazlar. Sonradan tekrardan atağa geçen İngilizler Rommel ve birliklerini Tunus’a kadar püskürttüler.   Kuzey Afrika harekâtının başarısız olmasından sonra hem İtalya hem de Mussolinin güç kaybetmeye başladı. Müttefikl...

Küba Devrimi

  II. Dünya Savaşının sonuçlanmasından sonra yapılan anlaşmalar kâğıt üstünde barışı sağlamıştı. Savaşta yüzyıllarca dünyanın süper gücü olan İngiltere eski gücünü yitirmiş onun yerine dünyada iki büyük güç olmuştur. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu iki devletin arasında yaşanan büyük problemler sıcak bir atışmaya dönüşmemiş olsa da dünya iki farklı bloğa ayrılmıştır. Bu iki blok arasında İkinci Dünya Savaşının sonundan Sovyetler Birliğinin yıkılışına kadar olan dönemde yaşanan sıkıntılara Soğuk Savaş adı verilir. Soğuk Savaş döneminde yaşanan en önemli olaylardan biri de şüphesiz Küba Devrimidir. Fidel Castro, Che Guavara, Raul Castro’nun başı çektiği devrimciler tarafından gerçekleştirilen devrim Küba’da baskıcı ve otoriter Fulgencio Batista yönetimini devirerek başa geçmesiyle son bulur. Gelin Soğuk Savaş döneminin en önemli konularından olan Küba Devrimi’ni mercek altına alalım.   1956 Yılı Öncesi 1956 yılının öncesinde Küba’nın dur...

Osmanlı Devletinin Kıbrıs Adasını Fethi

Kıbrıs Adası Akdeniz'in doğusunda bulunan Akdeniz'in en büyük 3. adasıdır. Adanın özel konumu ve  önemli bir liman olması Doğu Akdeniz ticaretinde söz sahibi olmak isteyen devletler arasında sürekli savaşlar çıkmasına sebebiyet vermiştir. Kıbrıs adasının önemi günümüzde bile büyük devletler arasında tartışmalara neden olmaktadır. Biz bu yazımızda Kıbrıs adasının tarihini tarih öncesi çağlardan başlayarak, Osmanlı Devletinin adayı fethine kadar olan periyodu  inceleyeceğiz. İyi okumalar. Doğu Akdeniz Haritası (İsrail-Filistin Çatışmaları Sebebiyle Sınırlar Değişebileceğinden İsrail ve Filistin Devletlerinin Sınırları Belirtilmemiştir)   Kıbrıs'taki İlk İnsanlar Kıbrıs’a ilk insan yerleşiminin M.Ö. 10000 yıllarında başladığı tahmin edilmektedir. Bu insanların Anadolu’dan göç ettikleri düşünülmektedir. M.Ö. 3000 yıllarında adada bakır madeni çıkarılmaya başlanmıştır. O dönemde bakır madenin önemi sebebiyle adada ticaret başlamıştır. Adada büyük ticaret şehirleri k...